Serinin İlk Yazısını Okumadan Başlamayın! Rusya-Ukrayna Krizi 3. Dünya Savaşı Çıkar mı?
İlk kez bir yazıyı üzüntüyle yazıyorum. Rusya elini kolunu sallayarak Ukrayna’yı işgal ediyor. Tüm dünya, gelişmeleri canlı videolarla takip ediyor. Ukrayna Atatürk’ünü arıyor. En büyük zararı masum sivil halk görüyor. Günümüzün teknolojik imkanlarıyla, hem askeri hem siber saldırıları gözlemliyoruz. Bir önceki yazımızda ‘’Rusya-Ukrayna Krizi 3. Dünya Savaşı Çıkar Mı?’’ belirttiğimiz gibi devam yazımızı, olayların güncel halini aktarmak için kaleme alıyoruz. Yaşanan olaylara farklı perspektiflerden değinerek yazılamayanları kaleme alacağız. Olayların vahametini kavrayamayanlara ışık tutacağını düşündüğümüz yazıda Ukrayna-Rusya Savaşı ve Türkiye’nin stratejisi konularını objektif şekilde ele almaya çalışacağız.
Yazımızda Neler Var?
Savaşta Zenginler Kaçar Fakirler Ölür
Hiç kimse bu kadarını beklemiyordu. İstihbaratçıların ortaya attıkları iddialar vardı ama kimse ihtimal vermek istemiyordu. Ortalık, batı gözlükleriyle Rusya-Ukrayna Savaşı meselesini değerlendirenlerden geçilmiyorken, başka açılardan irdeleyelim istiyoruz. Türkiye’nin çıkarlarını düşünen her bireyin bazı gerçekleri görmesini istiyoruz. Haritaları incelediğinizde kuşatılan bir Rusya ile karşılaşırsınız. Dahası kuşatılan bir Avrasya gözümüze çarpacaktır. Bizim için en önemlisi ise kuşatılan bir Türkiye, yadsınamaz bir gerçektir. Batı sınırlarının tümünde füze kalkanları ile dolu NATO ve Amerikan üsleri bulunuyor. Rusya, son yıllarda her toplantıda bu konuyu gündeme getiriyor ve endişelerini dile getiriyordu. Hatta güvenliğine dair yazılı garanti dahi istemişti. Karşılık bulunamadı. Biraz daha yakın bir tarihte Rusya, komşu ülkelerine büyük bir silah sevkiyatı yapıldığını, 1997 sınırlarına geri dönülmesi gerektiğini aktardı. Rusya için hayati önemde olan Karadeniz’in, NATO denizi olmasına izin vermeyeceğini görüyoruz.
Gürcistan ve Kırım’da Rusya’nın verdiği cevabı, yine Ukrayna’da görüyoruz. Bizim ülkemizdeki NATO sevdalıları cellatlarına âşık olduklarını hala idrak edemediler. Kıbrıs harekatımız sonucu uygulanan ambargoda dahi aklımız başımıza gelmedi. F35 programından çıkarıldık, defalarca Türkiye karşıtı açıklamalar yapıldı yine aklımız başımıza gelmedi. Siyasette kalıcı dostluklar yoktur. NATO’nun da şu vakte kadar bize zarardan başka sağladığı bir unsuru gözlemleyemiyoruz. Üzülerek belirtmek istiyorum ki bu savaşta fiili olarak bulunmasak dahi en zararlı ülke olarak çıkabiliriz. Bir yandan NATO, öteki taraftan Rusya önümüzdeki günlerde bizleri baskı altına alacak gibi görünüyor. Bizim en önemli güvencemiz yine Montrö olmalıdır. Montrö hâlâ geçerli bir anlaşmadır ve Türkiye Devleti’nin bağımsızlık teminatıdır.
Türkiye Ne Yapmalı?
Öncelikle bölgeyi iyi tahlil etmek, gözlemlemek gerekiyor. Hiç bu bölgede bulunma imkânınız olmadıysa en azından Rus klasiklerini okumak, bölge insanını tanımanız açısından önemli olacaktır. NATO içinde belki de konumu en önemli ülkeyiz, stratejik konumumuzu göz ardı etmemeliyiz. İnternette doğru bilgiye ulaşmanın gün geçtikçe zorlaştığı ve dezenformasyonun arttığı bu günlerde, sahip olduğumuz bilgileri paylaşmayı borç görüyoruz. Bu sebeple, paylaşacağımız bilgiler tarihe naçizane bir not kıymetinde olacaktır.
Rusya-Ukrayna Savaşı meselesinde Türkiye’nin, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin arkasında dimdik durması çok mühimdir. Onun haricinde bir NATO ülkesi olarak bağlayıcı olan anlaşmalarımızı çıkarlarımız doğrultusunda uygulamalıyız. Unutmamalıyız ki Türkiye kuvvetli bir ülkedir. Rusya, Ukrayna’ya yaptıklarını Türkiye’ye yapamaz. Türkiye açısından bakıldığında ise olası bir savaş, aynı zamanda önemli kayıplar içerebilir. Evvela Karadeniz’de bir savaş durumu söz konusu olursa bu yaz, hem Rusya’dan hem de Ukrayna’dan turist gelmesi zorlaşacaktır. Diğer bir sorun ise Türkiye, buğday ihtiyacının büyük kısmını Rusya ve Ukrayna’dan karşılıyor. Savaş durumu, bu ithalatı da etkileyeceği için gıda ürünlerinde hızlı fiyat artışları söz konusu olacaktır. Savaş durumunda Rusya’nın önemli gelir kaynağı olarak gözüken Karadeniz’de, Türk Akım ve Mavi Akım gibi doğalgaz boru hatları da saldırıya uğrayacaktır. Böyle bir durum da Türkiye’de doğalgaz krizine yol açacaktır.
Rusya-Ukrayna Krizi : Türkiye
Türkiye, hem Ukrayna hem de Rusya devlet başkanını Türkiye’ye davet ederek arabuluculuk teklifiyle aslında bu krizde tarafsız kalacağının sinyallerini vermektedir. Türkiye, ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya uyguladığı yaptırımları tanımıyor ve uygulamıyor. Bu anlamda iki ülke arasında bir anlayış ve yardımlaşmanın olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye her ne kadar Rusya yaptırımlarını uygulamasa da özellikle bankacılık sisteminde uygulanacak yaptırımlar, Türkiye’deki Rusya projelerini olumsuz etkiler. Örnek olarak Akkuyu nükleer santralinin yapımı gecikebilir.
Bölgenin hakiminin Rusya olduğunu kabul etmek herkes için en doğrusu olacaktır. Biz de meseleleri bu doğrular çerçevesinde analiz etmek zorundayız. Rusya’nın da bölgedeki diğer devletlere nazaran, Türkiye’ye saygı duyduğunu ve önemini kavradığını belirtmemiz gerekiyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde Türkiye’ye hak ettiği değeri vermeyen Amerika, önemli bir müttefikini göz ardı etmektedir. Rusya ile ilişkilerimizi zarara uğratmayacak kararlar almak zorundayız. Söylediklerimiz Rus sempatizanlığı olarak algılanmamalıdır. Dünyanın en güçlüsü olarak görülen ABD dahi Rusya’yı caydıracak politikalar uygulayamıyorken, tek başımıza kafa tutmak çok büyük bir siyasi beceriksizlik olacaktır. Biz de bu doğrultuda politikalar uygulamak durumundayız. Yunanistan’ı bölgedeki dostu tayin eden Amerika’ya karşı son derece zeki hamleler yapmalıyız.
Savaş mı İşgal mi?
Resmi olarak bakıldığında, ne Rusya’nın ne de Ukrayna’nın savaş ilanı açıkladığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda Ukrayna, kendini savunma konusunda dahi yetersiz kalırken, bir savaş ilan etmesi oldukça gülünç kalacaktır. Rusya da yaptığı açıklamalarda, bölgede barışı sağlamak adına bir operasyonda bulunduklarını belirtiyor. Gelişmeler böyleyken savaş olarak adlandırmak son derece yanlış olacaktır. Tarafsız gözle bir yorumda bulunmamız gerekirse, biz de bir savaş durumundan ziyade, apaçık bir işgal gözlemliyoruz. Rusya-Ukrayna krizi , bir işgalden öteye varamayacak kadar güç dengesinden uzak bir mücadeledir. Batı kanadından da hayal kırıklığına uğrayan Ukrayna Devleti, tamamen yalnız kalmış durumdadır. Ne yazık ki tamamen işgal edileceği günü beklemektedir.
Bu yazıyı kaleme aldığımız şu dakikalarda Rusya, Kiev şehrini kuşatmış durumda bulunmaktadır. Hem NATO hem Batı, Ukrayna’yı bu işgale karşı yalnız bırakmıştır. Bununla beraber Ukrayna’nın, içerisinde de yeterli bir direnişi gerçekleştiremediğini gözlemliyoruz. Milliyet bilinci oturmamış devletler maalesef ülkesini müdafaa etme noktasında yetersiz kalıyor. Askeri birlikler yetersiz, ulus-devlet bilinci oturmamış, organize olunamamış olunca işgali önlemek imkânsız hale geliyor. Rusya cephesi yaptığı açıklamalarda işgalini kendince haklı nedenlere bağlamaya çalışıyor. Aslında olan masum, sivil halka oluyor.
Geleceğe Dair Analiz
Rusya, Sovyetler Birliği’ni hortlatma amacını mı taşımaktadır bilinmiyor. Bunu yanı sıra yeni bir dünya düzenine doğru yol aldığımızı söylemek gerekiyor. Çok kutuplu, yeni kurulan dünyada Rusya, söz sahibi ülkelerden biri olacaktır. Amerika’ya kafa tutma cesaretini soğuk savaştan bu yana dozunu artırarak sürdürdüler. Rusya, şu aşamada zorbalığı ve silah gücünü kullanarak genişleme politikası izliyor. Amerika ise çevreleme politikası ile tehdit unsurlarını baskı altına almaya çalışıyor. Bu aşamada Çin’in de söz sahibi ülkelerden biri konumuna yükseldiğini belirtmek gerekiyor. Bu üç gücün yarışında, olan konumu nedeniyle şu anda Ukrayna’ya oluyor. Rusya-Ukrayna krizi neticesinde neler yaşanabileceği az çok belli olmaya başladı. Ukrayna’yı feda eden Batı güçleri tam anlamıyla bölgeyi teslim etti. Peki bu aşamadan sonra Rusya’yı kim durduracak?
Açıkçası Putin’in başında olduğu Rusya’yı, Putin’den başkası durdurmayacak diyebiliriz. En hassas nokta da burada başlıyor. Uygulanan yaptırımların Rusya’yı pek sıkıştırmayacağını varsayarsak, Putin’in sonraki hamlesini kestirmekte sıkıntı yaşayabiliyoruz. Yine de genel hatlarıyla irdelediğimizde eğer Batı’dan daha güçlü hamleler gelmezse; Rusya Kiev’e girecektir. Daha sonrasında mevcut Ukrayna yönetimi ve Zelenskiy devrilecektir. Bir ülkenin, dahası demokratik bir ülkenin yöneticileri, bir başka ülkenin diktatörleri tarafından tayin edilmemelidir. Ukrayna’nın Putin’e biat eden bir iktidara sahip olması, Putin’i amacına ulaştıracaktır. Yani muhakkak o bölgeyi topraklarına katması gerekmiyor. Kırım’ın ilhakı sonucunda da zaten bunu yapmışlardı. Rusya, tamamen güvenliği sağladıktan bir süre sonra diplomatik görüşmeleri başlatma yolunu seçecektir. Tabii ki bu görüşmelere eli kuvvetli giren Putin, birçok imtiyaz kazanacaktır. (Yazının ilerideki kısımlarını dikkatle okumanızı rica ediyorum.)
Rusya-Ukrayna Krizi Son
Zihinlerin işgal edilmesi ülkelerin işgal edilmesinden daha acıdır. Rusya her ne kadar baskıcı, anti-demokratik bir ülke olsa da halkın işgale verdiği cesur tepki çok önemlidir. Muhtemelen protestoda bulunan birçok Rus vatandaşı gözaltına alındı ya da saldırıya maruz kaldı. Yine de Putin’in yıllardır ilmek ilmek işlediği orta sınıf, genç kesimden böyle tepki gelmesi, dünya siyaseti açısından da mühimdir.
Mühim olan bir başka konu ise insanlıktır. Gözyaşı döken bir halkın üzerinden espri yapıp sosyal medyada prim kasma peşinde olanlar da rezildir ve mide bulandırmaktadır. Dünya ülkeleri bol bol kınama mesajları yayınlasın, bol bol yaptırım uygulayadursun; olan günahsız çocuklara, sivillere oluyor. Hiçbir ülkenin aynı sıkıntıları yaşamamasını diliyorum.
Açıkçası bir yazıya, veda cümlesi geldikten sonra ekleme yapmadım bu zamana kadar. Fakat yaşadıklarımız dünya tarihine geçecek önemde ve oldukça sıcak olduğu için devam etmek mecburiyetinde kalıyorum.
Ukrayna’nın Gizli Planı
Bu yazacaklarımı kaleme almadan evvel çok düşündüm. En doğrusunun sizleri bilgilendirmek olduğuna karar verdim. Bugün gören gözün idrak edebileceği o kadar keskin gelişmeler oldu ki, fikrimde U dönüşü yapmak ve süratli bir araştırma yapmak zorunda kaldım. Şu yazacaklarımın elbette kesinliği yoktur. Tamamen hayal ürünü de olabilir. Bir ülkenin kaderi de olabilir. Sonuçlarını kabul edecek sorumluluğu üstleniyorum ve hayatımın en önemli paragraflarına başlıyorum.
1- Ukrayna Savaşı Neden Kaybetmeyecek?
Rusya-Ukrayna krizine, yazdıklarımızdan da anlayacağınız gibi Ukrayna açısından karamsar denilebilecek gözlemlere değindik. Fakat bugün gerek Ukrayna cephesinin gerek Rusya’nın gerekse diğer devletlerin yaptığı açıklamalardan anladığım kadarıyla hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ukrayna, kesinlikle tek başına mücadele etmemektedir. Ardında inanılmaz bir deha ve büyüleyici bir strateji bulunmaktadır. Tüm yazacaklarım bir hayal ürünü olsa dahi bir şeyin kesin olduğundan eminim. Önümüzdeki günlerde Ukrayna’ya verilen desteğin gerek NATO gerekse BATI tarafından inanılmaz bir artışa uğrayacağını düşünüyorum. Dilerseniz fikrimi değişmesine neden olan gelişmeleri uzun uzadıya anlatmaktansa Ukrayna sahasına inelim. Zaten olayların sıkı takipçileri gelişmeleri medyadan takip edebilirler. Şunu temin ederim ki az sonra yazacaklarımı kimse dile getirmedi. Gelin başlayalım.
Rusya-Ukrayna Krizi : Ukrayna Düşmedi
Sizi temin ederim ki kesinlikle Ukrayna tam manasıyla işgale uğramamıştır. Şimdi, sizlere oldukça kısaca durumu açıklayacağım. Düşen bir ülkeden bahsetmemiz mümkün değil. Eğer durum öyle olsaydı Kurtuluş Savaşı sonucunda şu an Anadolu topraklarında bambaşka devletlerin olması gerekirdir. Nasıl yani mi?
Ukrayna Devleti, kontrollü bir şekilde geri çekilme planı uygulamaktadır. Bu da bir sebebe dayanmaktadır. Sebep ise karşılaşılan satürasyon saldırısıdır. Satürasyon saldırısını uzunca anlatmayı çok isterdim ama oldukça kısa tutmak istiyorum. Lütfen bu kavramı araştırınız. Ukrayna Devleti’nin şu sıralarda kuşatılmadıkları tek bölge var. Orası Batı kanadıdır ve oraya doğru menzil sahası kazanmaktadırlar. Bahsettiğim gibi tüm alan muharebe hattından oluşmaktadır. Tanıdık geliyor mu?
İlginizi Çekebilir! Osmanlı Devleti Yıkılmamış Olsaydı Ne Olurdu?
Bugün yaptığım geçmişe dönük araştırmalar, Ukrayna’nın hiç de hazırlıksız olmadığını göstermektedir. Geçmiş haberleri taradığım zaman bu savunma hattının 5 senedir üzerine düşüldüğünü gördüm. Biz sizlere bu stratejinin kesin işe yarayacağını söylemiyoruz. Uygulananı aktarıyoruz bu unutulmamalıdır. Dünyanın her yerinde aynı tarz savaşlarda gözden çıkarılmak zorunda kalınan alanlar vardır. Diyelim ki bir sapanımız var; bu sapanı fırlatmak için bir geri çekme mesafesi yaratmak zorundayızdır. Şimdi biraz daha net oldu mu?
Savaşta Her Yol Mubah Mıdır?
Rusya Devleti, 2 gündür her cephede çok süratli gibi görünmektedir. Her cephede tam gaz ilerleyen Rusya’yı, Ukrayna ordusu kontrollü şekilde, ülkenin iç kesimlerine doğru çekiyor. Hem de büyük zayiat veriyorlar. Belirtmeliyim ki Ukrayna’nın ortası olduğu gibi düzdür ve bu düzlüğe tüm Rus ordusunu çekebilirlerse hareketli manevralara geçilecektir. Her şey şu ana kadar Ukrayna’nın istediği gibi ilerlemektedir.
Rusya-Ukrayna krizi meselesinde, Ukrayna açısından oldukça iyi giden bir husus daha vardır. İç ve dış oyunculuk… İlk olarak Rusya’ya güçlüyüz mesajı vererek, halkta moral oranını yüksek tutmak zorundasınız. Ukrayna halkı gün geçtikçe daha da kenetleniyor. İçteki psikolojiyi yönetmeniz savaşın ilerleyiciliği açısından elzemdir. Ukrayna bunu başarıyor. Dış oyunculuk dediğimiz nokta da bir o kadar önemlidir. Dışarıya karşı mağduriyet yaratmalısınız ki dünya halkları sizin yanınızda olabilsin. Rusya halkı dahi şu anda Ukrayna’nın yanında yer alıyor. Zelensky iki aşamayı da kusursuz ilerletiyor. Ne de olsa o çok iyi bir aktör. Nasıl davranması gerektiğini iyi biliyor.
Haritayı incelediğimizde, Jitomir (Zitomir) şehrine doğru saldıran Rus kuvvetlerinden bir bölümün ayrıldığını ve Kiev şehrini sardığını(saat yönü tersi manevra ile) ve Kiev’e 120 km uzakta kurulan savunma hattındaki yay, Kiev’e doğru karşı saldırıya geçiyor. Böylece Rus ordusu, iki yönden kıskaca alınmış oluyor. Sabahtan beri Rusya’nın yaptığı bu hamleyi Ukrayna senelerdir planlamıştır.
İlginizi Çekebilir! Almanya 2. Dünya Savaşını Kazanmış Olsaydı…
Açıkçası, Ukrayna’da yaşayan Türk arkadaşlarımızın Ukrayna medyasından aldığı bilgiye göre, yalnız Kiev çevresinde dahi 38 Rus tankının imha edildiği bilgisi varmış. Tiyatro gibi adım adım ilerleyen bu satrançta, cephe savaşından çok farklı bir yapı olduğunu belirtmeliyiz. Satürasyon(çok yönlü boğma, bunaltma) saldırısı uygulayan Rusya’ya şahane bir plan yapmış Ukrayna.
Askeri Coğrafya Değerlendirmesi
Eğer siz bir ülkenin mevkii değerlendirmesini yapmak istiyorsanız, askeri coğrafya açısından iki noktaya odaklanmalısınız. İlk olarak etrafı kuşatan potansiyel tehdit devletlerin durum ve politikalarını beyninize kazımalısınız. İkinci olarak da kendi arazilerinizin coğrafyasına oldukça hakim olmalısınız. Ukrayna ülkenin ortasındaki düz coğrafyada savaşı uzatabilirse, batıda zaferi alacaktır.
Rusya, neden bu kadar kolay başkente ilerledi sorusuyla yola çıktığımı belirtmek istiyorum. Araştırmalarımı bu doğrultuda yaparken birçok savaşı inceledim ve en yakınımı unuttuğumu fark ettim. Yakın tarihimizin en muazzam savaşı olan Kurtuluş Savaşı beni aydınlatan etmen oldu. Ukrayna tamamen plan dahilince kimi topraklarını Rusya’ya bırakıyor. Buna kaybetmek dememeliyiz. Düşman ilerleyişine bırakılan araziler tanımlaması daha anlamlıdır. Tarihte yolculuk yapsanız ve 1919-1920 Anadolu’suna ışınlansanız, Yunanistan’ın çoktan Anadolu’yu işgal ettiğini söyleyebilirdiniz. Ukrayna, tabiri caizse İç Anadolu’ya çekilmektedir.
İlginizi Çekebilir! Türk Ekonomisi Nereye Gidiyor? Umut Var mı?
Savaş halindesiniz ve mevzi derinliği kazanamıyorsunuz. Eğer öyleyse savunmanıza destek veremezsiniz. Duvara sıkışınca tekme atabilir misiniz? Derinlikten istifade etmeli ve savunmanı sınırlarının emin olduğu iç bölgelerde görece yüksek alanlardan desteklemelisiniz. Tam manasıyla bunu yapıyorlar.
Kayıplara büyük üzüntü ve saygı duyuyoruz. Ancak işgale başvuran ve kendine çok güvenen Rusya’nın bir ders alması gerekiyor. Bu savaş, Rusya’ya ders olması açısından ne kadar uzarsa o kadar iyi olacaktır. Savaşın minimal ve maksimal hedeflerini de değerlendirmek istiyorum. Bu aşamalarda tabii ki müzakere çabaları olacaktır fakat tam manasıyla müzakerenin gerçekleşmesini henüz beklemiyorum. Ukrayna tarafı evvela Rus ordusunun yerleşmesini bekleyeceklerdir. Hasar verdirerek bunu yapıyorlar.
Rusya-Ukrayna Krizi : Psikoloji
Ne Rus tarafı, ne de Ukrayna tarafı ölü sayısında doğru sayıları vermiyor. Tabii ki iki tarafı da anlaşılır buluyoruz. Harpte psikoloji en önemli unsurlardan biridir. Ruslar kayıplarını gizliyorlar. Şimdiye dek bana gelen ve medyanın topladığı ölü fotoğrafları 600’den fazladır. Savaş hengamesinde her ölümün de fotoğraflanamadığını varsaymak gerekiyor. Dünya haber ajanslarının verdiği bilgiye göre Rus ölü sayısı 2000 civarındadır. Yaklaşık iki gün için yüksek bir rakam olduğunu söylemeliyiz.
“Volkssturm” Kavramını araştırmanızı isteyeceğim. Araştırın, Ruslar bu kavramdan pek hoşlanmazlar. Bir savaş var ve siz galipsiniz. Meydanda galibiyet sağladığınız savaşı apartman ve evleri gezerek de kazanmak zorundasınız. Bu yöntem ne gariptir ki ilk kez Ruslar’a karşı denenmiştir.(Almanya-1945). Tüm halkı orduya dönüştürmek mümkün müdür? Perdenin ilerleyen kısmında Kiev’den ordu çekilir; Ruslar zayiat vermeye devam eder…
Belirtmeliyim ki Ukrayna’nın başkenti, savunulabilecek bir konumda değil. Kiev, Ruslara bırakılacaktır. Kiev’de, halkın silahla kuşanması da beni doğrular niteliktedir. 1945’in Berlin’inde, hangi ev cephanelik hangisi sıhhiye hepsi belliydi. Kiev bunu başarabilir mi?
Berlin’in 45 yılında yaşadığı vahşet sonucunda Ruslar 81 bin asker kaybetmişti. 280 bin asker de ağır yaralı hale gelmişti. 2 bin tank, 2 bin top ve bin civarı uçak derin zarar vermişti. Bakalım Kiev, Berlin olacak mı?
Rusya-Ukrayna Krizi: Rus Ordusu Nerede?
Siz Ukrayna’da bulunan askerleri tanıyor musunuz? Rus ordusunun esası halen Ukrayna içerisine giremedi. Evet çok ağır hava bombardımanı ve MLRS (çok namlulu roketatar sistemi) ile ilerleyiş sürüyor. Ancak bu %25’lik bir kısmı oluşturuyor. Rusya’nın öncü askerleri ise Dağıstan ve Kalmukya’dan Rus olmayanları kapsıyor.
Rusya-Ukrayna krizi meselesinde, hem Batı tarafı hem Rus tarafı istihbarat noktasında çok güçlüdür. Rusya’da da Ukrayna lehine çalışan casusları görmeniz mümkündür. Sonuçta bu casuslar yoğun çabayla Rusların 7 işgal planını Ukrayna’ya taşımıştı.
Bir benzetme yapmak istiyorum. Kuşatılan Ukrayna şehirlerini, tıpkı kolaylıkla düşen Ramadi, Tiktit,Bakuba, Samarra,Felluce ve Bağdat’ın; Saddam’ın silahlandırdığı insanların yerleşen ABD ordusunu senelerce avlamasına benzetmek çok doğru olacaktır. Savaş uzarsa sonucunda Ukrayna kazanır. Kilit nokta, direnmeleri şart.
Yeni Başkent Lviv
Savaşın sayısal olarak epey uzun yöntemi vardır. Ukrayna “iyi zafer” kavramını kovalamaktadır. Yani, bir kentteki zehirli gazları Ruslar üzerinde kullansalar ilerlemekte olan birlikler mutlak bozguna uğrayabilirdi. Lviv şehri Ukrayna için ilerleyen günlerde Ankara görevi görecektir.
Tekrar belirtmeliyiz ki Ukrayna’nın bu savaşı nasıl planladığını tam manasıyla çözemeyiz. Fakat durum gösteriyor ki ülkenin kalanını direnişe teslim edip, Batıya çekileceklerdir. Her şey direnişin sürmesine bağlı gibi duruyor. Taktik şudur diyebiliriz: Düşman kuvvetlerini içeriye çek, kolayca boş arazileri ver, şehirlere kapan, halkı tepeden tırnağa silahlandır, senelerdir gizlice hazırladığın ‘direniş çetelerine’ vereceğin emri bekle…
Ruslar, kendilerine büyük öfke duyan halkın türlü tuzağa sahip arazilerinde bulunuyor. Ukrayna 1 ay dayanabilirse 1 yıl dayanacak moral gelişmesi çok olasıdır. 40 milyonluk nüfusa sahip Ukrayna. 25 milyon kadarı milliyetçilik öznesine sahiptir. Unutmamalı ki Afganlar direnirken 13 milyon kadardılar.
Bir Milletin Doğuşu
Rusya-Ukrayna krizi çerçevesinde değerlendirmek gerekirse, toplumlar toprak kaybedebilir, nüfus da kaybedebilir lakin milletler de böyle doğarlar. Ukrayna’yı savunurken destan yazan bir halk ve ordu var. Kahramanlık hikayeleri de zaten böyle yazılmışlardır. Ukrayna’nın en büyük handikabı, topraklarının hediye edildiği yönündeydi. Kanla bağımsız olan ülkelerde vatanseverlik gelişir. Yenilseler dahi her onurlu yenilgi yarının zaferine ışık tutar.
İlginizi Çekebilir! Kadın Olmak -Nefes Almanın Bilançosu
Bugün, sivil halkın yıllardır eğitildiğini öğrendim. Hem de kontraplaktan tüfeklerle yapılıyormuş bu eğitim. Yaklaşık 2 milyon kişiye, silah kullanma eğitimi verildiğini öğrenince taşlar yerine oturmaya başladı. Özellikle Kırım’ın kaybından sonra gözünü açan ve 8 öğretici yıl geçiren bir ülke. Senelerce, bu halkı ‘Hahol’ (süpürge sapı) diye aşağılamış Bir Rusya’dan bahsediyoruz. Ukraynalılar’ın açıklamalarında hiç korku görmüyorum. Bomba sesinden tabii ki ürkülebilir. Kim olsa ürkmez mi zaten o sesten. Korku daha derine yerleşik uçsuz bir kavramdır.
İlginizi Çekebilir! Isı Transferi Nedir? Etrafımızdaki Enerji Etkileşimleri
Bosna’yı hatırlıyor musunuz? Tahta tüfekle hayatı öğrenmek zorunda olan bir Boşnak genç vardı. Eğer siz, çocuk o tüfeği tutarken sorsaydınız: ‘Hangi millettensin.’ Diye, muhtemelen cevap veremezdi. Çünkü Yugoslavya ile aralarındaki ayrımı kavrayamıyorlardı. Sonuç olarak, tüfeği kullanırken o his yerleşti kalbine. Haklıyla haksızın savaşında gavur da yoktur Müslüman da. Çok uzun bir yazı oldu. Rusya-Ukrayna krizi meselesine bambaşka açılardan bakacağımızı belirtmiştik. Barış dolu savaşsız bir evrende, daha iç açıcı konularda buluşmak üzere… Gelecek günlerin barış ve huzur getirmesi dileğiyle…
+ There are no comments
Add yours